Merkez Bankası Döviz Kuru | |||
ALIŞ | SATIŞ | ||
USD | 35,7210 | 35,7854 | |
EURO | 37,1844 | 37,2514 | |
Son dönemde yaşanan ve yapılan anketlerin ortaya çıkardığı veriler değerlendirildiğinde uzun yıllardır sağlık alanında uygulanan Sağlıkta Dönüşüm Programı’na karşı halkımızın memnuniyeti olduğu algısı oluşturulurken bu rüyanın bittiğini artık vatandaşta hastanelerde bir (1) yıl sonrasına aldığı randevuları görünce artık sağlıkta dönüşümün vatandaşa değil başkalarına dönüştüğünü görmeye başladı
Ülkemizdeki söz konusu artışın sağlık harcamalarından kaynaklandığı anlaşıldığı dikkate alınışa, bu olumlu algılamadaki ciddi hata ortaya çıkıyor.
Çünkü “Sağlıkta Dönüşüm Programı” ile daha çok tedaviye ve ilaca ihtiyaç duyduğumuz gerçeği karşımızda durmaktadır. Bir başka deyişle bu programın eşliğinde, hastalıkların arttığı kalitesiz bir sağlık sistemi ortaya çıkmış, bununla beraber tanı ve tedaviyle ilgili harcama kalemleri büyümüştür.
Ülkemizin aldığı göçler nedeni ile demografik yapı değişir iken sağlık ocağı ve sağlık sağlık evi sistemi çökertilmiştir.
Oysaki koruyucu hekimliğin planlı, programlı ve eksiksiz yapıldığı ileri ülkelerde, hastalıkların ortaya çıkış hızı azaldığından sağlık harcamaları da azalmaktadır. Ülkemizde bir kısmı yıllardır görülmeyen difteri, kızamık, verem ve sıtma gibi bulaşıcı hastalıkların son yıllarda yeniden ortaya çıkması bir yana, kuş gribi ve domuz gribi gibi bir anlamda “yaratılan’’ salgınların yüksek maliyetli aşı tüketimi de sağlık harcamalarını arttırmaktadır. İş kazalarının görüldüğü, çevre kirliliğinin yaşandığı, baskıcı yaşamın verdiği stres ve en büyük hastalık kaynağı olan yoksulluğun olduğu bir ülkede, hastalıklar arttığından, maliyet, bütçeye harcama kalemi olarak yansımaktadır.
Sağlık harcamalarını arttıran dinamikler bir yana, sağlığa ayrılan kaynakların ne kadarının topluma döndüğü, ne ölçüde adil dağıtıldığı bir diğer önemli konudur. Sağlıkta Dönüşüm Programı gibi sosyal devlet anlayışından uzak, neoliberal anlayışın ürünü bir sağlık programında hastalar müşteri (tüketici), hastaneler birer işletmedir. Bu ticarileşen ve piyasalaşan sağlık sürecinde, kamu-özel ortaklığının kamu tarafındaki patronu sosyal güvenlik kurumudur. Muayenehaneler ve küçük-orta ölçekli özel sağlık kuruluşları yerine, zincir şeklinde, uluslararası sermayenin nemalanacağı yapılara ihtiyaç vardır.
İktidarın kamuoyu ile paylaştığı, sağlık olsun, ekonomi olsun herhangi bir alanda ülkeye kazandırdığını söylediği artılar çok dikkatle değerlendirilmeli, çoğu kez olduğu gibi aldatıcı ve kandırmacalar olduğunu görüyoruz Özellikle sağlık profosyonellerinin sonuçlara karşı uyanık olunması gerekir.
Çünkü bu sistem parçala böl yönet ve kazı kazan(Bonus)mantığı ile çalışıyor 2005 yıllından sonra bunu iyice hissetmeye başladık.
Yine bu sistemde hekimler dahil tüm sağlık çalışanlarına işgücü gözüyle bakıldığından, serbest çalışma haklarının ellerinden alınması, ithal hekimlerin istihdamı ve tıp fakültesi öğrenci kontenjanlarının yükseltilmesiyle hekim sayısının arttırılması, hep ucuz işgücü amacına yöneliktir. Sağlık hizmeti sunumunda taşeronlaşma ve sözleşmeli personelin kullanılması da bu sistemin temel amaçlarıdır. Verimlilik argümanı altında maliyetin azaltılması için, ne yazık ki körlük, sakatlık gibi sonuçları olabilen ucuz tıbbi malzeme ve protez kullanılması tercih edilmektedir.
Bugüne Kadar Yapılanlar Sadece Sisteme Makyajdır..
Sağlıkta Dönüşüm Programı, hızlı ve ayakta tedavi edilebilen, yüksek kârlı tanısal inceleme gerektiren hastalığı olan, hastanede yatacak ise, komplikasyon gelişmedikçe kısa süreli kalacak hasta profilini sever.
Performans sistemi uygulaması bu programın bir başka önemli çıktısıdır. Hekimlere havuç olarak ek ödeme modeli sunulur; hekimden hasta muayenesine daha az zaman ayırması, komplikasyon riski olsa dahi daha hızlı ameliyat yapması istenir. Acil servisler ve yoğun bakımlar sisteme makyaj yapılan alanlardır.
Sağlık sistemi içerisinde kanser ve şeker gibi kronik bir hastalığı olan milyonlarca insan için durum hiç de iç acıcı olmadığını görüyoruz. Örneğin şeker hastasıysanız her gün kullandığınız şeker çubuklarının maliyetinin çoğunu kendi cebinizden ödersiniz.
Sakın Ha! Sadece vatandaşlık numaranızı beyan ederek üst basamak sağlık hizmetini ücretsiz alacağınızı düşünmeyin.
İlacınız için eczaneye başvurduğunuz zaman ya da emekli iseniz, emekli maaşını çekerken, hizmetin, size söylenenin aksine ücretsiz olmadığını görüyoruz oysaki bu şekilde anlatılmadı...
Kısacası 30 yıl önce tohumu atılan, son 20 yılda evrimleşen, neoliberal politik anlayışın bir ürünü olan “Sağlıkta Dönüşüm Programı”, kamu-özel ortaklığı ile sağlığı piyasalaştırmakta, sağlık harcamalarında ciddi bir pazar genişlemesi oluşturarak, sağlığa harcanan bütçe payında niceliksel bir artış yaratmıştır.
Bu durum, sağlıkla ilgili sosyal devlet anlayışı çerçevesinde nitelikli (kaliteli) ve parasız sağlık hizmetine ulaşma açısından tam bir zıtlık göstermektedir.
Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın alternatifi, sosyal devlet anlayışının içinde saklıdır. Bunun ortaya çıkarılması, vatandaşların tümüne genel sosyal güvenlik şemsiyesi altında tamamen kamusal alanda bir sağlık hizmeti sunmak, çalışanların emeğinin karşılığını güvenceli, adil ve yeterli ücretlendirme ile vermek, gerekli mali kaynağı merkezi bütçeden ya da etkin vergi toplayarak sağlamakla mümkündür.
Sağlıkta Dönüşümü şöyle anlatırsak nükte yapmış olmayız; halka sunulan bir elma şekeri iken, elde artık sapı kalmıştır. Türkiye’de sağlığın geldiği nokta sanıldığının aksine, toplumcu ve sosyal devletçi değildir.
Sağlıkta Dönüşüm Programı’nı sosyolojik, ekonomik ve politik açıdan dikkatle analiz edip, Türkiye’deki sağlık sisteminin gerçekte neye dönüştüğü ortaya koymalı ve bunu uygun dille halka anlatması için çabalar sarf edildmelidir.
Yazımın 2 Bölümünde Sağlıkta Dönüşümün Sağlık Profosyonellerine Olumsuzluklarından bahsedeceğiz
Saygılarımla
Hüseyin AYHAN
Danışman